Hepsievcil
 
 

Sürüngen Forumları > Kaplumbağa

Mesaj Ekle

Klavyeler çalındı!! - 2.sayfa

Sevgili testudo graeca ibera dostum Piko,

Seni uzaktan tanıyor biliyorum, havalı resimlerini gördüm, ilginç, demek yüzme bilmiyosun, bense tam tersi, yattığım yerden suyu görebilmeliyim. Ama yürümek dersen ben anakarada tam bir acemiyim, nasıl taşıyosunuz o kabukları suyun kaldırma kuvveti olmadan, bravo valla.

Yine de ortak çok yönümüz olmalı. Ben mesela dört tarafı görünmez duvardan bi şeyin içinde yaşıyorum, hiç başka yer bilmiyorum. Çok küçüktüm en son kendime benzeyen birilerini gördüğümde, artık şu iki bacaklı kabuksuzlardanım farz ediyorum. Onlar da nasıl şey öyle, bütün organlar dışarıda, iki ayak üstünde nasıl duruyorlar, kabuk olmadan nasıl yaşıyorlar, korktuklarında nereye kaçıyorlar?! Gördüğüm bir tek, bazen dışarısı karanlık içerisi aydınlıkken görünmez duvarın arkasında beliriveren bana tıpatıp benzeyen diğer kaplumbağa. Ben ona titretiyorum ellerimi o bana, böyle birimiz sıkılana kadar devam ediyoruz. İtiraf ediyim ki en son kabuğunu dönüp giden hep ben oluyorum, neyse ki o da bunun üzerine hiç üstelemiyor, ama yenik ve mağrurum. Yalnızlık çekiyorum belki bazen ama yanımda başka bi terrapin ister miydim...bu küçücük dünya ya ikimize dar gelir yada belki biz onu birbirimize dar ederdik.

İşin en kötü tarafı kakamı yaptığım suda yüzmek zorundayım, sen nasıl kirli toprağının değişmesini bekliyosan ben de aynen öyle ne zaman temiz su gelirse o zamana kadar sabretmek zorundayım. Ya bigün hiç gelmezlerse, paranoya olucak bu düşünce bende valla, o zaman suya hiç inemem belki yada sürekli tuvaletimi tutmam gerekir bilmiyorum, korkuyorum böyle şeylerden işte.

Hoş, biz zaten biliyosun biraz korkak, ürkek biliniriz, gerçi onca travmatik anıdan sonra kabuklarımızdan dışarı çıktığımıza bile şaşırmaları lazım. Alıştım artık buraya ve kabuksuzlara epey ama garip şeyler var yaşadığım yerde. Mesela yeşil bişeyler var, bitkiye benzetmeye çalışmışlar galiba, ama ı-ıh, olmamış, ne kokusu ne tadı benim memleketteki bitkilerle alakası yok, hiç görmedim ama hissediyorum bunu, pek çok şeyi bilmeyip de sezdiğim gibi. Sırf yeşil diye bana bunları bitki diye yutturmaya mı çalışıyorlar ne, alem şu iki ayaklılar. Ya da mesela benden başka yaşayan canlı hiç bişey yok, hiç birşey hem de.. Gelen de ölmüş olarak geliyor, mesela bazen tepeden koparılmış ölü bitkiler yağıyor, onları da yiyorum ben zaten, ama bu durumlar kabuklarımı diken diken ediyor, bu ne aaa, ürkütücü..

Her şeyin küçüğü var burda, çok minicik bi şelale var mesela, dön babam dön sürekli içinde aynı su, yaşadığım yer koca bi nehirin 5 milyarda biri gibi düşün. İnanamazsın güneşin bile küçüğünü yapmışlar, ben pek gerçek güneşi göremiyorum, mecbur canım kabuğumu ısıtmak istediğinde küçük güneşlerimin altına geçiyorum.

Monotonluktan şikayetçiyim. Karnımı doyurmak en ve tek zevkli şey hayatımda, ondan bi kaç ipucu keşfettim yemek geleceğini anlayınca çok heycanlanıyorum. Onun dışında bütün gün ya yüzüyorum, ya yatıyorum, ya uyuyorum. Gidecek başka hiçbi yer yok, yapıcak da.. Görünmez duvar yüzünden 3-5 kulaçtan sonra dünya bitiyor. Kırmızı yanaklıyı altın suya koymuşlar ah mississippi demiş diyince anlamıyor hiç bu dişli canlılar, bakma sen altın falan da diil şu su, yaşıyor ölmüyorum diye mutluyum, memnunum sanıyorlar galiba, diyorum ya çok ilginç bi canlı. Daha neleri var sen de görmüşsündür ama bu dedikodular sonraki mektuplara kalsın.


Daha yazıcak çoook şey var ama seni de merak ediyorum, anlatsana biraz susuz hayat nasıl, o ayaklarla yürümek gerçekten kolay mı, toprağa basmak nasıl bi his...ve sen de sıkılıyo musun, korkuyo musun?? Bi gün bana gelirsiniz belki, sizi taşların üstünde misafir ederim, siz havuza girmez plajda oturursunuz, olmaz mı?



Kabuklarından öpüyorum,
Çok uzaktan akraban, takımdaşın Melek

img

pinar1112

18 yıl 10 günlük üyedir.

ÖZEL MESAJ

Güzel şeyler yazmak isterdim bende buraya. Piko gibi kakara kikiri yapıp , makaraları salmak isterdim , ama yapamayacağım çünkü.. Çok kırıldım.

Kendi halimde bir yaşamım vardı benim , biraz yeşillik , biraz güneş , bol bol uyku. Sanırdım ki hayat budur. Sanırdım ki beni koruyacak sert bir kabuğum var. Kaçıveririm içine kimse bana zarar veremez , orman yangınları beni yakamaz , kötü adamlar ters çevirip bırakıp gidemez.
Bizi ürküten Froz sürekli tepemizden bakar bize yem verir. Eğer marifetlerimizi terraryum içine yaparsak bizi diğer o daha büyük diğer dünyaya salar. kıyı köşe bucak dolaşır her deliğe girer bakınırdık. Sonra doğru uykuya.

Derken bir gün birisi geldi , bizim Frozdan farklı biri. Ay meğersem ne şirinmiş bunlar hiç bilmiyordum dedi. Beni eline aldı , kabuğumu sevdi , tombik bacaklarımı , kuyruğumu sıkıştırdı. Kara gözlerimin tam içine baktı. Bunlar ne güzel kara gözler böyle , çok sevdim ben bu gözleri dedi. O an bende sevdim onu , ilk başta belki biraz ama sonra hiç ürkmedim ondan. Gözlerim adeta kara birer güneş gibi parladılar.

İçimden sessizce " Evet evet evet " diye haykırdım "beni al , bırakma beni...." Öyle sevgiyle bakıyordu ki haykırışımı duydu sanmıştım. İçim kıpır kıpır , minik kuyruğum kıpır kıpırdı. Hatta öyleki utancımdan bizim Froza bile bakamıyordum , gidecek olmama çok üzüldüğünü bilememe rağmen. Çünkü gerçekten gitmek istedim. Froz verirmiydi bilemiyorum. Geri konulduğum yuvamda kalbim tık tık tık atarak alınmayı bekledim. En şirin bakışımla, en parlak kara gözlerimle baktım , ellerimle yüzümü gözümü sildim illaki beğensin alsın beni diye.

Ama....
Almadı ve almadan da çekip gitti. Haklıydı sevmişti ama yeri de dardı , yeni de dardı. Ama dinler mi benim kalbim bunları ? Anlarmı ?

Kalakaldım geride gözlerim yaşlı. Tüm sevinçlerim sigara dumanı gibi uçtuuu gitti. Isınma lambam yanıyordu ve ben altında durmama ramen her yer soğumuştu , toprak soğumuştu , terrayum soğumuştu. Gözlerimin ışığı yavaş yavaş söndü. Ne yapabilirdim , ağır ağır kapalı yuvama geri girdim çaresiz köşeme çekildim.Terraryumun basitliğini fark ettim ilk defa. Biraz ahşap biraz toprak , o kadarmış meğer.

Bizim Froz geldi , sırtıma vurdu , unut dedi romanları
kaplumbağasın sen kaplumbağa kal , ye dedi kuru mamaları

Ben bu satırları bir yerlerden haıtılıyordum ama bozuntuya vermedim tabi. Froz her zamanki gibi kabuğumun içinden doğru kalbimin tam içine baktı ve sessizce dedi ki " Üzülme spike , kara kaplumbağasının kalbi kocaman ama kaderi de kara olur. Doğanın kanunu böyle. O kara yı olduğu gibi kabul et sakın beyazı düşleme. "

Doğrumuydı bu , illa ki kara mı olur bizim kaderimiz , Froz haklımı ? Kabuğumuz içinde pıt pıt atan ürkek bir kalbimiz olduğunu kimseler göremeyecek mi ? Yok mu bizimde kalbimiz , taşmıyız , ahşapmıyız , biblomuyuz ? Kalp atışlarımızla verdiğimiz S.O.S mesajlarımız kimseler duymayacak mı ?
Uzak yakın herşeyi hissededecek bir kalbimiz var halbuki , en uzaklardaki tüm dokunuşların titreşimleri dahi geliyor bize. Sadece bazı tadları bilemiyoruz , muzun kirazın çileğin yada vişnenin tadını bilmiyoruz. Bize vermiyorsunuz. Hep kuru mama. Bunu yazdım ya , Froz u şimdiden duyuyorum " ekşi yasaaaak , olmazzzzz "  diye parmağını sallıyor. Neden yasakmış efendim...???

Lafı uzatmadan kısaca , Almayın elinize bizi , sıkıştırmayın elimizi ayağımızı , bırakın hep terraryumda akvaryumda kendi dünyamızda kalalım....

Sevgili Melek
benim için yazdıklarına teşekkür ederim... diyecektim ki birde baktım cümlene benle başlamışsın ama hemen Pikoya döndürmüşsün. Anladım ki Spike ın adı yok buralar da. Halbuki ben Pikonun neredeyse yarısı gibiyken katıldım forum yazışmalarına şimdi ise tam 2 katıyım. Hele bir ısırmaya kalksın . bir tos atarım görür gününü. Zaten kızmışım hıncımı çıkaracak bir yer arıyorum.

Pınara çok selam söyle Melek. Tüm kaplumbağalara da ayrıca selamım olsun. Çipilin mektubunu bekliyoruz Hnur..

Kara Kabuklu bayan Spike

Sivrisinek saz serisi..

img

frozen

19 yıl 4 ay 16 günlük üyedir.

ÖZEL MESAJ

Sevgili, çok sevgili Spike,

Ben de lambalarımın kapanmasını fırsat bilmiş kuytu bi yerde mektubunu bekliyordum, umutsuzca hiç olmazsa senden bir ses, tek bir işaret gelmesini.. Sen bilmiyosun, hiç hissetmiyosun bile belki ama bizim Pınar’ın anlattıkları sayesinde ben seni sürekli uzaktan izliyorum, hiç sesimi çıkaramadan uyuduğunu, uyandığını, dolandığını, yuvanda yada dışarda olduğunu takip ediyorum, ve ne çok üzüldüğünü duyuyor kahroluyorum. Neden öyle kabuğunun içine girmiş izliyosun, neden benim adımı hiç anmıyosun diye sitem edeceksin yine biliyorum. Sen ne dersin haklısın, kimseyi daha fazla üzmiyim diye tek bir kelime, tek bir parçacık mama için deli olsam da sadece sessiz sessiz cam duvardan dışarıya bakıp varlığımı unutturmakla yetiniyorum, ne mutsuzum tahmin edemezsin.

Halbuki ben mesela okyanusları, adaları görmek isterdim, ama denize giremem tuzlu suda kalamam ben. Bir orman kenarında yada değirmenli bir nehir kıyısında yaşamak isterdim, ama burdan çıkamam, kaçamam. Ya da mesela senin yanına gelmek isterdim, oturur uzun uzun konuşur kabuklarımızdaki çiziklerin hikayesini anlatırdık, sen bana tos atardın ben sana el titretirdim; ama başka bi dünyanın kaplumbağasısın, ben susuz yaşayamam, sen suda boğulursun.
Bunları kabullenmek benim için ne kadar zor hiç bilemezsin.. Hayır valla gözyaşı diil bunlar, akvaryumdan çıkarken elimden yüzümden damlayan akvaryum suları sadece.

Huleyn the junior bana sormuş, yalnız yaşamak zor değil mi, arkadaşsızlığa değer mi demiş. Ne desem bilemedim ben bu soruya, ne kadar çok yakınlık hem o kadar çok sevinç ve heyecan ama aynı zamanda o kadar çok acı olabiliyo. Ondan ben bazen çok istesem de uzak duruyorum, kalbim daha fazla kırılmasın diye dokunmadan sırf uzaktan seyrediyorum, mecburum. Başka kaplumbağaları hayal meyal hatırlıyorum, çok eskiden gibi.. Ve unutmaya çalışıyorum o günleri ki sürekli düşünüp üzülün, şu çok feci özleyen halimden kurtulayım.

Yani Spike, kara kaplumbağalarının kaderi kara ama yeşil su kaplumbağalarının kaderi güllük yeşillik oluyor sanma; çooook çooook uzakta sevdiklerini, yuvasını bırakmış, kabuğunun rengi, gözlerinin ışığı gittikçe donuklaşan, yalnız, ürkek bir su kaplumbağasıyım ben sadece...

Güzel gözlerinden defalarca öpüyorum,

Melek the missing turtle

img

pinar1112

18 yıl 10 günlük üyedir.

ÖZEL MESAJ

Öhhööö...
Ben kara kaplumbağası Testudo graeca ibera , Piko
Pek sayın Melek bey , Spike a yazdığınız maili en az 5 kere okudum. Çok teknik bir içsel cripto kullanarak , gizli gizli benim kapı komşum , güzeller güzeli kız arkadaşım bayan Spike` a kur yaptığınızı tespit etmiş bulunmaktayım. Unutmayın ki forumu bende okuyorum.
Arkadaşım diyorum bağrıma basıyorum mailler yazıyorum ama bunu da mı görecektim. Kız arkadaşına kur yapmak ha...Cık cık cık.
Benim , çok uzaktaki su kaplumbağası arkadaşım. Lütfen 1-2 fotoğraf gördünüz diye kız arkadaşıma sulanmayınız. Siz Spike ın bir başkası tarafından alınacak olmasına sevindiği yolundaki sözlerine de pek kulak asmayınız. Bir kere Frozen onu kimseye vermezdi. İkincisi Spike da zaten gitmezdi. Sadece beni kızdırmaya çalışıyor , şu son günlerde istemeden biraz kalbini kırdım ama geri kazanırım. Bir tutam karanhindiba , bir kutu rafyy vital yeter.
Melek bey sizi uyarıyorum ben jiu jitsu , karate , judo , capeiro , akidio ve hatta reiki uzmanıyım. Hadi uzaktasınız ilk saydıklarımı yapamasam bile uzaktan çok sert reiki atarım ona göre :) uydudan İnternetten GSM den G3 den pat diye atıveririm. Filtreler etkilenebilir , nitrat patlaması dahi olabilir. Spike için sert mücadeleye hazırım... Unutmayınız benim de gözlerim karadır , gerçekten kara.
Fakat şunuda belirtmeden geçemeyeceğim çok teknik ve çok etkili bilinçaltına vuran bir kur yöntemi kulladığınızı kabul ediyorum. Tebrik ederim. Spike ın bu saatte hala uyuyamamasından da , e postanızdan çok etkilendiği anlaşılıyor. Bu etkinizi silmek üzere derhal harekete geçiyorum. Aslında gece geçmeyi tercih ederdim ama , gece kırt kırt yapınca frozen kızıyor.
Eğer(ve inşallah) kıskançlıktan kararan gözlerimle mailinizi yanlış yorumlamışsam ( ki o durumda ) şimdiden özür dilerim.

Spike sevgili komşum , oradamısın cici arkadaşım Melek te kimmiş , bak sana vital aldım , kırrt kırrrt vede kırt...

Spike ın ebedi ve kıskanç arkadaşı
Raging Bull Piko...

paint me serisi.

img

frozen

19 yıl 4 ay 16 günlük üyedir.

ÖZEL MESAJ

merhabalar. ben badem. sevgilim fındık ve kendi adıma yazıyorum size. Ben ve sevgilim henüz çok küçüğüz. Ev arkadaşımız (mış) Martı tanıştırdı sizlerle bizi. Yazılarınızı okudu bize. Biz de cevap yazmak istedik. Ama malum biz çok yorgun ve küçük olduğumuzdan bilgisayara gidecek kadar gücümüz yok. Değil klavyeye ulaşmak, sudan çıkıp tuşlara basacak kadar dermanımız bile yok. üç gündür yollarda, küçücük bir karton kutunun içinde, paldur küldür, düşe kalka geldik buraya. hala başımız dönüyor. Martı bize derme çatma bir havuz yaptı ama korkumuzu yenebilecek kadar ne yüzebiliyoruz ne de dinlenebiliyoruz. Açlıktan ölüyorum ama hiç iştahım yok. sevgilimse benden beter. Ah şu erkekler! Kabuğuna çekildi iyice. Çok tedirgin, üzgün ve yorgun. kapı seslerinde bile kafasınıı kabuğuna çekiyor hemen Ben Martı`yı sevdim ama o hala güvenemiyor. Tabi benim içinde korkuyor. tek istediğimiz bir an evvel memleketimize dönmek. Memleketimiz demişken, sizler hep geçmişi unuttuğunuzu, hayal meyal hatırladığınızı yazmışsınız. Ben o nedenle yazmak istedim aslında size. oraları size anlatmak, anılarınızı tazelemek için. Belki biraz sevinirsiniz diye. Biz hala geri gideceğiz ya, giderken siz de bizimle gelirsiniz belki diye. çok güzel olur demi. hem oynarız da yolda. biz gelirken çok korktuk. Biz korktuğumuzda siz bizi avutursunuzda. Çok güzel olacak çok.:) Ben size oraları anlatmaya başlayayım lafı daha fazla uzatmadan. Fındık da hep " çok konuşuyorsun " diyor ama neyse. Biz Singapurun Misssisipi Eyalaetinde doğduk. Oradaki harkulade bataklıkların biriydi yuvamuz. İsmi Cennet Bahçesiydi memleketimin. Ailemiz çok kalabalıktı. Fındık`ın anne ve babasıyla benimiler yakın dostlar. Biz doğduk doğalı birlikteyiz. ( Laf aramızda 3 günlüktü bana el titrettiğinde. 1. haftadan beri de çıkıyoruz. :) ) Bizim bataklık harkuladeydi. bir kere koccamandııı. sonu yok yani. valla! Dünya kadardı yani. sonra, orada çok güzel yeşil yapraklar, ağaçlar vardı. Yaprakları Abim kadardı düşünün. bize annelerimiz küçük küçük parçalayıp koyarlardı önümüze ama ne lezzetliydi bir bilseniz. Annemler, dedemler falan dallarından koparıp koparıp yiyorlardı ağızlarını şapurdatarak. Hemde hiç bitmiyorlardı, azalmıyorlardı. Bizim Bataklıkta minik balıklar vardı. Benle fındık onların peşine düşer, yakalayana kadar yüzerdik. sonrada afiyetle yerdik. Canım benim, bir keresinde kocaman bir solucan yavrusu yakalayıp getirmişti bana. Büyük diye yiyememiştim ama çok sevinmiştim. Canım, şimdi ürkek ürkek kabuğunda oturuyor. Çok üzülüyorum. Hele şu Martı denen şeyle şu ona benzeyen kadın yok mu. onları görür görmez çığlık atıp kauğuna fırlıyor. Off offff. Bitse bu yolculukta evimize gitsek artık. Neyse. Nerede kalmıştık. Hıh, bizim bataklık. dedim ya dünya kadardı. Biz hiç sıkılmıyorduk. Yorulana kadar yüzüyorduk. Hiç korkmuyordukta, gücümüz tükendi mi kaplumbağa amcaların ayak parmaklarına çıkıp dinleniyorduk. Birde orada su üzerinde halılar vardı. Böyle yeşil, yuvarlak. onların üstüne çıkıp dinleniyorduk. yada onlarla yüzüyorduk. Ay ne güzeldi bir bilseniz. hele birbirlerine çarptılar mı, gülmekten ölürdük. tabi curlumgurt suya düşerdik. Ah bide gezmelerimiz vardı. güneş şöyle kendini gösterdimi hep beraber, karaya gezmeye çıkardık. Annem ayırmazdı yanından beni tabi. Orada bize kötülük edecek hayvanlar varmış. O yüzden annemin kabuğundan ayılmazdım. Sonra dolaşma keyfi bitince uzanır güneşlenirdik. Artık Keyfi görme. Helede oralarda dolaşan solucanlar gördük mü allahhhh!!! ziyafet, ziyafet. Büyük büyük babalar ve büyük babalar, bide büyük büyük anneler ve büyükanneler çeşit çeşit yapraklar bulur, onları yerlerdi. Bir bakardık, Yeşiller arasında kaybolmuşlar. A bide bakardık ağızları yüzleri yemek artıkları dolu, yalana yalana geri geliyorlar. şöyle göbekleini kabuklarına, kabuklarını da toprağa yerleştirip horlaya horlaya şekerleme yaparlardı güneşin altında. ben de ben de çaktırmadan gider ayaklarını kıdıklardım. Ah bide Kurbağa kardeşler ve sinek kardeşler vardı. onalrı çok sevmezdim ama şimdi çok özlüyorum. Birkeresinde ben Yüzen halılardan birinin üzerinde oynuyorum, Fındık`ta başka bir halıda. Birden üstüme ağaç devrildi sandım. halıyla birlikte suyun dibnde buldum kendimi. Meğersem üstüme bir kurbağa zıplamış. Çıktım suyun yüzüne Fındık bas bas bağırıyor kurbağaya, kurbağa da katıla katıla gülüyor. Neyse kurbağa sonuna özür diledi de fındığın elinden kurtuldu. Canım benim. Şimdi en çok benim için üzülüyor biliyorum. Ben de ondan bu kadar güçlü duruyorum zaten. o üzülmesin diye. Sonra birgün, kabuksuz, iki ayaklı koca varlıklar geldi. babamlar ve dedeler çok panikledi. biz oyun oynuyorduk uzakta Fındıkla. Annelerimizden uzaktaydık yani. Birden bir ağ attılar üstümüze. fileymiş adı. ve bizi sudan çıkardılar. Annelerimiz ve babalarımız çırpınıyordu suda. annemin çığlığı hala kulaklarımda. biz fındıkla sarıldık birbirimize, hiç sesimizi çıkaramadık korkudan. Neler olduğunu da anlaymıyorduk. Sadece korkuyorduk. Fındık bana durmadan, korkma, ben buradayım diyordu. tek tesellim oydu, ama o da tir tir titriyordu. Odur budur yollardayız. 1,5 ay oldu. Habire oradan oraya gidip duruyoruz arabalarda. Arada bir bizi küçücük su dolu kaplara koyuyorlar, bir süre orada kalıyoruz, sonra tekrar yolculuk. Açlık, Korku, sarsıntı, susuzluk... hepsi yetmezmiş gibi bir kaç kez üst üste sırt üstü düştük. Fındık son yolculuğumuzda tam 1 gün boyunca sırt üstü kaldı kutuda. en son Martı niye bilmiyoruz çığlık atıyordu kutunun kapağını açarken. o düzeltti fındığı. odur budur fındık çok daha ürkek, çok daha tedirgin. Ben kötü oldum arkadaslar. Daha fazla yazamayacağım. Çok özledim evimi, ailemi. Fındık da ağlıyor şuan, ben de. Ama geri gideceğiz değil mi. Bu yolculuk bitecek. Hem o zaman sizlerde geleceksiniz bizimle değil mi. Siz bizlerden çok büyükmüşsünüz. Martı öyle dedi. Hem Martı iyi birine benziyor. Ona söyleriz götürür bizi. Gideriz demi. Lütfen gelin siz de. Gideriz gideriiizz!!! :) Biraz dinlenelim, güç toplayalım. hemen yola koyuluruz. :) ııı. Benim artık Fındıkla ilgilenmem gerek arkadaşlar. Onu çok yanlız bıraktım. Bakmayın şimdi böyle olduğuna. Gideceğimizi, hele de sizlerin geleceğini öğrenince hiç bir şeyi kalmaz. Çok seveceksiniz onu. Yolda ne şaklabanlıklar yapacak size göreceksiniz. Aa. Bir dakika... Martı şimdilik gitmek konusunda birşey söyleme istersen, biraz dinlensin diyor. " Biraz dinlenin size anlatacaklarım var" diyor. Merak ettim ama neyse çok yorgunum. Biraz Fundığın yanına gidip dinleneyim. Yine görüşürüz. Martı cevap yazarsanız bize okuyacağını söylüyor. Umarım yazarsınız. yolculuk için hazırlık yapmayı unutmayın. Evimize gidiş yolunda görüşmek dileyiyle. Fındık ve Badem. Tüm Kapluşların iki ayaklı ev arkadaşlarına NOT; Ben onlara ne diyeceğim arkadaşlar. :(( Martı

img

marti

15 yıl 7 ay 1 günlük üyedir.

ÖZEL MESAJ

A-aaaaaa, yahu belki efkarlıyız belki bi derdimiz var, bayan Spike`la iki çift laf edelim dertleşelim dedik hemen yanlış anladınız Piko Bey. Bakın hemen sizli bizli beyli olur mesafeyi koyarım, böyle gereksiz kıskançlıklara girmeyin hiç kuzum. Siz gidin duvardan kırt kırtlayın, aşkınızın gözü kör belli ki, ama ben laf aramızda suda bi kulaç  bile atamayan, ayakları paletsiz bi kıza 5 kabuğum olsa birini vermem, bunu da böylece bilin, hıh.

Asıl onu bırakın da, şu son mektubu gördünüz mü, bebeklerden gelen. Yavrucaklara nasıl söyleyeceğiz bu seyehat tek yön, dönüşü yok diye :((( Nasıl da tatlılar, küçükler, kendi çocukluk zamanlarımı hatırlattılar bana, daha kabuğumun boyu şimdiki tek ayağım kadar, rengi de yeşildi. Öyle canlı ve tatlı anlatmışlar ki benim bile anılarım tazelendi, çok küçük ve şekerler belli ki, hiç klavyeye yaklaşamayan abileri ablaları görsün de utansın valla ;) Nasıl gelmişler onca yolu, biz nasıl gelmiştik sahi?? Ihıııım, dur başlıyım mektuba, bi abi gibi hissettim kendimi :)

Çok sevgili Fındık ve Badem kardeşlerim,

Yolculuğun sıkıntılı kısmını atlatmış, güç bela Martı isimli iki ayaklı kabuksuza taşınmışsınız, büyük ve içten bir hoşgeldin ikinize de. Martı`yı Pınar şimdiden sevmiş; hemen sizinle ilgili sorular sormuş, üstünüze titremiş diye anlatıyor bizimki. Ama böyle yemeden içmeden olur mu hiç kardeşlerim, hemen güç kuvvet toplamalısınız ki geri dönüş yolculuğumuzda yorgun bitkin düşmeyin (şşşşttt ). Şimdiden sıcak bi küçük güneşiniz, yüzebileceğiniz temiz suyunuz varmış, kabuklarınızı güzelce ısıtın, kurutun, canınız isteyince de yüzün. Ah, şirin bebekler siziii, minik ayaklarınızı sıcağa uzatıp mama için çırpınacağınız günler geldiğinde şimdikinden çok daha sakin ve rahat hissediyor olacaksınız.

Öyle güzel anlatmışsınız ki doğdumuz yerleri gözlerimi kapadım bi an ve suda yüzen yeşil halıları, o yaramaz kurbağayı, hatta nerdeyse bütün aile eşrafını görür gibi oldum. Aman ne hoş oldu bu benim için anlatamam, artık taşlarımın üstünde yattığımda kesin bu rüyayı göreceğim, ikiniz de o sularda şıpır şıpır oynuyor olacaksınız hatta :).

Hiç üzülmeyin, birbirinize sıkıca sarılın, bakın ve şimdiden söylüyorum büyüyünce de hiç kavga etmeyin, ne zor günleri birlikte atlattığınızı hep hatırlayın. Ve bizleri de yeni ailenizden sayın. Gözümüz, kulağımız üstünüzde, Martı da ben eminin size çok çok iyi bakacak, mamalarınızı elleriyle verecek, sularınızı hiç söylenmeden değiştirecek, ve siz büyümeye başladğınızda size hala sevgiyle bakacak.

Mamalarınızı itiraz etmeden yiyin artık bakalım, ve güzelce dinlenin, üşütmeyin, kabuğunuzu koruyun, hasta olmayın sakın :)

Çok sevgiler,

Abiniz Melek

img

pinar1112

18 yıl 10 günlük üyedir.

ÖZEL MESAJ

     Melek Abi merhaba.

     Martı okudu bize mektubunu.Ne güzel yazmışsın. Çok iyi hissettik kendimizi. Hatta sen "yeminizi yiyin" demissin diye Fındık hemen gidip bir iki lokma yem bile yedi. Benim hala iştahım yok. Gerçi nasıl olsun ki.   Neler oldu neler bir bilsen. Hani bizim iki ayaklı var ya, hani bize anlatcakları vardı, yazmıştım mektupta. Anlattı. Birdaha geri dönemeyecekmişiz.    düşün neler yaşadıklarımızı. Gerçi kime anlatıyorum ki demi. Sizler de yaşadınız nasılsa biliyorsunuz.

  Neyse. Gece gece canınızı sıkmayalım. ilk gün çok kötü olduk ama şimdi şimdi daha iyiyiz. Daha doğrusu burada da yanlız olmadığımızı öğrenince çok iyi olduk.  Sonra da senin mektubun geldi. çoook sevindik çoook!!!  Ben çığlık attım sevinçten düşün. Fındıkta günlerden beri ilk defa çığlık atmak dışında konumuş oldu. Nasıl bağırıyordu Martı`ya "oku oku" diye. sanırsın futbol tribününde.

Bide Martı burada da çoook kalabalık olduğumuzu söyledi. Yaa var ya, nasıl şaşırdım, nasıl şaşırdım. Meğer ne kalabalıkmışız burda. Valla bizim bataklığı aramayacağız gibi görünüyor. Baksana! Bak bak sayıyim hatta ben sana. Ezberledim bile çoğu kişiyi. :)

Menduf abi, Şüküfe abla,Necla abla, Muhittin abla,Jennifer abi, Alberto abi, Erika abla, Aybars ile Aybala abiler, Kerata, Zeki, Rex ve Kont ağabeyler, tokmak kafa, benekli, törtıls, Alpha ve Beta, kırpık, Nevreste,Dimitri,IspanaKi, Shrek, Obama ve Ursala ağabeyler, Ruço, Garip, Piko abi ve spike abla, hüsmen dayı ve Bıcırık teyze var. Birde Yadsal’ın dişisiyle erekeği ve huleyn’in erkeği var.( Adları böyleymiş.  Martı öyle diyo. ) Ayy bir de Çipil teyze var. Onu unutur muyum hiç. A bir de yaşıtımız Minik varmış

    Düşünsen Melek abiii, ne kadar kalabalığızzz. valla benim keyfim yerine gelmeğe başladı. :) Ahh bir de şu durup durup yer değiştirmek olmasa. Yaa Abi deli oluyoruz yaaa. Önce küçücük bir tabakta, bir buz gibi su, bir hamam gibi, devrimiz döndü valla. Sonra Bir leğene geçirdi bizi. Hadi tamam suyumuz sıcak, güneşimiz var derken, şimdide koccaman bir cama koydu. Ya bişey değil, alışsak mı, alışmasak mı şaşırdık. Zaten son yer bi tuhaf. Yürüyüşe bile çıktık dün akşam sevgilimle. Yani bir alışırsak buraya var ya, sonra mahvolduk demektir. Yaa Melek Abi bizim Martı senin Pınar`ın sözünü dinler. Ne olur söylesen de bizimkini kulağını çekse.  Artık bizi oradan oraya geçirmesin. Yaa valla canımızdan bezdik.  Zaten bizim Fındık`ın canına yetti. Pınar bi desin, baktık yine dinlemiyor, Fındık diyor ki " böyle devam ederse Frozen`a söyleyecem bana da Piko abiye öğrettiği gibi Reiki öğretsin, gücümü kullanıp, onu havuz havuz dolaştıracağım, görsün bakalım nasıl oluyormuş"  Yaa ben sevdim aslında bizim kabuksuzu da, Bizimki    I ıh, henüz  sevemedi.  Halbuki var ya Martı da benden çok ona gülüyor, onunla ilgileniyor. Aman neyse. Bakalım. Sever belki yakında.

  Melek Abicim. Bugünlük bu kadar yazabiliyorum.  Biraz işlerim var, onları halledeyim. Yine yazarım ben.

     Melek Abi, Hani biiiirrr sürü, kocccamaannn bir aileymişiz ya biz,  diğer ablalar, abiler de mektup yazar demi. Ben bi de, minik var mış, bizimle yaşıt, arkadaşımız.  O da yazsın istiyorum. Galiba tek yaşıtımız o. Geri kalan her kes bizden büyük. Yaaa birde, Çipil teyze, Hüsmen dayı ve Bıcırık teyze bize bizim oraların masallarını anlatırlar arada demi. En çok o masalları özleyeceğiz galiba. Bizim Martı kabuksuzu ne bilir o masalları. Ama onlar bize yazarsa, biz her gece Martı`ya okutturup öyle uyuruz. Çok güzel olur demi.

   Fındık kızıyor artık Melek abi. Ben gitmeliyim. Kendine çok dikkat et olur mu. Pınar`a Mart`yı şikayet etmeği  unutma ha!!  A  Bak Martı` da meleğe selamlarını ve sevgilerini  yolluyormuş. Fındık ta öpüyormuş seni Abi. "Biraz toparlanayım ben de yazıcam" diyor.

Çooook Çooook öpüyorum,  BADEM.

 

img

marti

15 yıl 7 ay 1 günlük üyedir.

ÖZEL MESAJ

Gökyüzündeki , o büyük mavi gölden yazıyorum bu mesajı. Ölmüş 100 katrilyon kaplumbağa adına....

Bir sözcüyüm ben , ismim hiç önemli değil , mercimekte olabilir , boncuk ta , mamçak ta , köfte de charli de. Ne fark eder ki. 30-40 Yıllık ömrümün daha 2 ci senesinde öldüm ben. Hiç bir zaman kendi doğama uygun bir su kaplumbağası olarak yaşayamadım. Ben hep bir şirinlik muskası , gönül eğlendiren bir oyuncak , sempatik bir biblo , canlı bir maskot oldum. Ölmeden önce de pis kokulu bir başbelası. Her zaman korkarak ürkerek yaşadım. Daracık pis , içinden lağım akan bir akvaryum da. Sağa doğru 2 kulaç , sola ise sadece 1 kulaç . İşte benim dünyamın , tüm yaşamımın sınırları anca bu kadar..

Sevildim ama ya öldüm ya terk edildim. Tam da alışırken , tam da sevinirken.
Bir aşk hikayesi olarak başlar 2 ayaklıların bizimle olan ilişkisi. Görünce aşık olurlar bize sahiplenirler. Alma denilirsede gözleri aşktan körleşmiş olarak alırlar bizi illaki. Binbir vaatle alırlar , hayatımızın sonunda dek en iyi şekilde bakacaklardır bize. Bakamazlar. Ama bizim için öylemi acaba. Onlar bize bakar garip sesler çıkarırken bizim için geçerli olan ise freddy nin kabusları dır. Onlar koca ağızları ve koca elleriyle bize yaklaşırken nereye , nasıl kaçacağımızı bilemeyiz çaresiz. Suya atlar kafamızı cama çarparız sürekli. Gereksiz yere ellerde , havalarda dolaşır , garip yerlere sokuluruz. Bazen ellerinden yere düşürüler bizi , bazen güneşe koyarlar daracık kutularda , kargalara martılara kaptırırlar , bazende 8 kat düşeriz balkonlardan , bahçelerde kayboluruz.

Aşk hikayesi filmi olarak başlayan bu film , çığlığa döner bir süre sonra , duyulmayan sessiz bir çığlık oluruz. Bizim sadece bakışlarımız var , yardım edin diye bakan. Şu güleç gibi gözüken ağız yapımızı gören sanır ki gülüyoruz , çok mutluyuz. Acaba öylemiyiz ?
Biz neden 3-5 kuruşa satılıyoruz , siz neden alıyorsunuz , bizden ne istiyorsunuz. Elleriniz de ölmemizi mi ?? Madem öldürecektiniz neden aldınız. Bu sorunun cevabını tabiki biliyorum ben.... Ölmeye üretiliyoruz biz , hemde en kısa sürede ölmeye. Çinde Amerikada birileri çok para kazansın diye.


Tang tung diye cama çarpan , o çarptığı camın ne olduğunu bile anlayamayan , milyarlarca esir su kaplumbağası adına yazdım bu mesajı. Kimim acaba , gerçekten bilmiyorum ben. Öleli o kadar uzun zaman oldu ki adımı bile unuttum. Bir zamanlar kalbi titreyen sevgili minik bir su kaplumbağasıydım. Şimdi kimse beni hatırlamıyor bile. Öldüm , çöpe atıldım , unutuldum , uçuşan toza döndüm. Siz bilmeseniz bile şu üzerine bulaşan tozların dahi içinde benden bir parça vardır.

Bu yazıyı yazarken frozen miyim yoksa bir kaplumbağamıyım onu bile algılayamayacak kadar üzgünüm. Kimbilir belkide frozen adında bir su kaplumbağasıyım da farkında değilim. Ara sıra hayallerime kapılıp kendimi insan mı sanıyorum ne ?

Bir gürültü olacak birden uyanıvereceğim , birde bakacağım bir lambanın altında , bir taşın üzerinde , hayaller içindeyim. Çevremde o yok saydığım , görmezden geldiğim cam duvarlar. Hayaller sigara dumanı olmuş uçmuş , geride gerçekler kalmış.

"Pis kokulu baş belası seni , hiç doymazmısın sen , al işte sana bi avuç mama" ....Tam kafamdan aşağıya.....Ama ne yaptım ki şimdi ben.. ???

Frozen , Kahretsin serisi
25.10.2009

img

frozen

19 yıl 4 ay 16 günlük üyedir.

ÖZEL MESAJ

merhabalar

geçen sefer üşenmeyip yazdığım uzun mektubum sitede gözükmeyince tekrar yazmak içimden gelmedi kusura bakmayın arkadaşlar. ama dostları habersiz de bırakmak olmaz diye iki satır birşeyler yazayım size dedim.

öncelikle badem kardeşime sesleniyorum ben has taş Türk deresi erkeğiyim bana teyze diye hitap etmişsin çok bozuldum bilesin.

bunu pek çok erkek kaplumbağa sahibini korkutarak belli ettiğimiz gibi ben de ömrümde birkaç kez hnur`a belli etmiştim çok korkmuştu zavallı bağırsaklarım dışarı çıktı sanmıştı hehe sonra normale dönünce rahatlamıştı tabi

bu aralar mantar denen illet yeniden kabuğuma musallat oldu yine tuzlu sular sürünüp kurumak üzere eve salınıyorum. bu sefer mantar üst kabuğumun alt kısmında kendine yer bulduğu için hnur üst kabuğumun üstü düzeldi diye mantardan tamamen kurtulduğumu sandı. şimdi yine albaştan tuzlanıyorum da yaz da bitti kabuğumu güneş altında sıcak sıcak kurutamıyorum ya o kötü oluyor

bir de iyi  haber vereyim artık en büyük boy çamaşır leğeninden çocuk havuzuna taşındım. bu havuz epey geniş eski evime göre ve su miktarımda 25 ten 45 ltreye yükseldi.

benden haberler böyle

küçüklerimin gözlerinden büyüklerin ön ayaklarından öperim

çipil

bir de fotoğrafımı gönderiyorum

yine mastinin kabında bana da birşeyler kalmış mı diye bakınırken hnur bacaklarımın görünüşüne çok güldüğü için çekti

img

hnur

18 yıl 9 ay 14 günlük üyedir.

ÖZEL MESAJ

                                                                          Cümleten herkese merhabalar millettt!!!!

Tahmin ettiğiniz gibi ben Fındık! Namı diyar FINDIK!!!

Bademim daha önceleri size yazmıştı. Daha doğrusu o Martı` ya söylüyordu, Martı`da yazıyordu. Ama ben kabuksuz milletine minnet edermiyim.! Ağzıma su kaçırdığıma deymez. Toparlanayım, kendim geçer o aletin başına, öğrenir harf denen abuk sabuk şeyleri, kendim yazarım dedim. Eh şimdide dinlendim, güçlendim ve nihayet çaldım klavyesini bizim iki ayaklının.

Şimdiiii!

MELEK ABİMMMM!!!

Abicim nasılsın? İyi misin? Keyfin, rahatın yerinde mi? Bizim kabuksuz " Pınar ona iyi bakıyor" diyor ama iki ayaklı milletine güven olmaz abim. Onlar birbirlerini kayırıp dururlar böyle. Sen kendin söyle bana. Gerçekten iyi misin? O Pınar kabuksuzu gerçekten seninle ilgileniyor mu?

Ön patinden öperim Abim! Kendine mukayyet ol ha!

ABİLERİN ABİSİ PİKO ABİMMMM!!!

Abi ben sana hastayım yaa!!! Abi geçen mektupta nasıl payladın öyle Melek abiyi! Nasıl koydun postanı öyle! Helal dedim beee!!! Erkek adam böyle sahip çıkar işte sevgilisine.! Hem gördün mü abi, Reiki falan diyince nasıl da geri adım attı bizimki! 5 kabuğu olsa birini vermezmiş! Hah! Vermesin zaten! Abi Helal valla!!! Ben de aynı durumda Bademim için aynı şeyi yapardım valla! Ama çok güzel kapluş bu melek abi yaaa. Çok seviyorum ben onu! Valla! Bence sen yine de uzatma be abicim. Bir yanlış anlama olmuş de geç bence. Dünya tatlısı bir abmizdir oda. Hem kaplumbağa milletine yakışmaz küslük müslük. O bu iki ayaklıların çıkartması! Sen yine yaz bence Melek abiye yine. Hadi canım abicim benim.

Abim, Senin Frozen görünmüyor epeydir ortalarda. Valla çok özledik biz Bademimle be. Abi O da müthiş yaa!!! Valla Hele şu " Kapluş alcam, ne dersiniz?" diyen iki ayaklıların karşına geçipte diklenmiyo mu, vazgeçirmek için uğraşmıyo mu! "Yürü be Frozen diyorum!!!  Sen bitanesin bee!!!"  Valla biz Bademle çığlıklar atıyoruz o öyle bizim kardeşleri koruyunca! Ona da Bizden Booll Bol selamlar söyle abicim. Serçe tırnağından öpüyoruz!

Abim görüşürüz. Kendine ve yengemize iyi bak!

Sevgili Ay pardon, Yok Yok Çooook Saygılı Spike Yengemiz!

Yengem sev.. Ay yaa, Şey Çok saygılar, Hürmetler yengecim. Siz Nasıl mı sınız? Afiyettesinizdir inşallah! Yengeciğim Piko Abime de dedim. Valla Sizin yeriniz ayrı bu alemde. Yani var ya, Forum bir yana, siz bir yana! Yaniii aman yengeciğim sakın yanlış anlayayım demeyin, yani tamamen hürmet anlamında. Saygı, hürmet vs. yani yengeciğim.  (Aman Ha! Piko Abim, Piko abi, bak valla, bizde yanlış falan  olmaz haa!! aman diyim! )

Ben Saygılarımı hürmetlerim sunuyorum size yengeciğim! Badem de Sevgilerini yolluyor. BADEM BADEM, Ben değil! Ben sadece saygılar diyorum yengeciğim! İyi Güneşlenmeler, Gezintiler falan. Ben daha fazla uzatmayayım. Bu kadar diyeyim.  Byyy.

ÇİPİL AMCAMMMM!!! CANIM CİĞERİM AMCAM BENİM!

Amcacım nasılsııınnn? İyi misiiiiin? Böyle Bağıra bağıra yazıyorum amaaaa, Sen rahat duy diyeeeee! ( Forum dostlar, kusura bakmayın artık. Pc lerinizin sesini kısacaksın biraz.   )

Amcacııım keyfin nasıllll!! Bizim Badem seni bayan sanmış ha! Çok güldüm be amcacım! Yuhhh! Bayan milleti işte be amcacım. Oysa 10km den bağırıyor kabuğun, ` Ben Taş kabuk erkeğiyim diye.` Amcacıııım nasıl kocamansın sen öyleeee, nasıl yakışıklı çıkmışsın resimde. Şaştım kaldım valla! Valla helal olsun Hnur Kabuksuzuna haaa. Nasıl bakmış, beslemiş seni öyle! Valla gurur duydum be amcacım. Darısı başımıza diyelim. Düştük bizde bir kabuksuzun eline. Bakalım seninki kadar iyi bakabilecek mi bize.

Amcacım hürmetler ediyoruuuummm!!! Kendine çook dikkat etttttt! Bak üşüteyim falan deme evin içindeeee! Bu mantar işini de kafana takma sakın haaaaa!!! Geçer geçeeeer!!!   Olur senin yaşlarında böyle şeyleeeer! Takma sakın!!!

ANAAAAA!!!!

Yav bi dakka! Benim kabuksuz " Çipil öyle yaşlı falan değil, Kulaklarıda maşallah süper duyuyor, İhtiyar muamelesi yapmasana kapluşa" diyor.

Amcacım çok özür dilerim yaa!!! Öyle kocaman resmini görünce şey sandım yaa!  Neyse. YA HEP BU SİTEDEKİLERİN YÜZÜNDEN YAAA!!!

 " AÇIN BE HEPİNİZ BİLGİSAYARLARINIZIN SESİNİ! İHTİYAR MI SANDINIZ BENİM ÇİPİL AMCAMI SİZ! ALLAH ALLAAAH!!!  HEPİNİZİ CEBİNDEN ÇIKARIR  VALLA! AÇIN HADİ!!!"

 amcacım! Ne güzel yatmışın sen öyle Masti`nin kabına öyle. Aslan amcam beee! Yat tabi öyle gerine gerine! Görsün o Masti de  kimmiş  evin reisi. Ne o öyle! Allahın mıymıntı Evcili!  Koyacaksın tabi ağırlığını amcacım. De yeri geldimi " biz sizin gibi evcil değiliz, asil hayvanlarız asiiillll!!"  Baktın çok mır mır ediyo, at bi tos, görsün dünya kaç bucak!

Amcacım kusuruma bakma tekrar. Kabuğumu ilikler, saygıyla patilerinden öperim amcacım. Sevgiler, saygılar ve de hürmetler Amcacım.

VAY VAY VAY!!!! DOSTUM BONCUK!!! KOÇUM BEEEE!!!

Naber dostum yaa! Hasta falan olmuşun dedi Martı! Korkuttun bizi be oğlum! Ne ter döktük bademimle bir bilsen. Sabah Akşam bizim taşa çıkıp dua ettik iyileşesin diye. Nihayet atlatmışın! Yine paçayı yırttın deseneeee!! hehe koçum benim beee!

Valla Boncuğum, bi de bunca yolu niye teptin de geldin bu klavyenin başına! Bi de! Herkese yazmak istedim ama inan en çok seninle sohbet edelim diye geldim!  Tek yaşıtım dostum sensin be Boncuğum Ne yapayım. Ah be boncuğum. Gün olsada seninle şöyle patilerimizi koyup ön kabuklarımıza, erkek erkeğe dertleşebilsek! Nasıl özledim sohbet etmeği bir bilsen! Bademim var ama, Dostun yeri ayrı be Boncuğum! Şöyle iki tek atıp karşılıklı. Ah ahhhh!!! Neyse. Canım Ciğerim. Söyle bakalım, İyi misin? Hoşmusun? Valla hayret ediyorum sana haa! Abi ben bir tanesine katlanamıyorum, sen iki küçük bir büyük tam üç kabuksuza nasıl katlanıyorsun beee! Valla allah kolaylık versin kardeşim. İşin zor haaa!

Neyse canlarım! Ben çok yoruldum. Gidip bir yüzüp dinleneyim artık. Martı kabuksuzundan fırsat bulursam, yine çalarım klavyeyi, yazarım size. Ha bu arada Bademim hepinize sevgilerini yolluyormuş. Ayy, onuda özledim be. Gidip bir akşam gezintisine çıkarayım aşkımı.

Hadi kalın sağlıcakla. Herkese sevgiler vede saygılar. Küçüklerimi hasretle kucaklar, Büyüklerimide saygıyla selamlarım.

 Cümleten EYVALLAH!!!!

Fındık. Namı Diyar FINDIK!!!

 

img

marti

15 yıl 7 ay 1 günlük üyedir.

ÖZEL MESAJ

merhabalar. Ben Martı`nın arkadaşıyım. Bizim Fındık tam bir bitirim. Martı çok ısrar etti erkek ağzıyla yazılsın diye. O nedenle ben yazdım. Bu arada hazır fırsat doğmuşkan, içinizde ki hayvan sevgisi için hepinize teşekkürler. Hepinize çok saygı duyuyorum Ve emeğinize sağlık diyorum.

img

marti

15 yıl 7 ay 1 günlük üyedir.

ÖZEL MESAJ