Sürüngen Forumları > Kaplumbağa
Bizim kaplumbağa hikayemiz - 3.sayfa
Çok sıkılmıştım, çok yorucu bi seneydi, günde 4-5 saat uykuyla duruyordum, bana bi kahraman lazımdı, her şeyi değiştirecek bir şey. Okuldan dönerken aniden karar verdim, evet arka sokakta bi petshop olması lazımdı, küçük yeşil bir surat alacaktım. Bakımı nasıl olsa kolaydı, biriktirdiğim paraları da çekip petshopun olduğu sokağa girdim, ne gerekiyorsa alacaktım, petshopçuya da açık açık böyle söylemeye karar verdim, beni kandıracak hali yoktu ya!!
Orta büyüklükte bir akvaryumda 50 kadar kabukçuk, ortada bir kütük, çoğu kütükte uyuyor, üst üste yatıyordu. “Ben kaplumbağa alacağım” dedim, “ama yanında ne gerekiyorsa almak istiyorum, her şeyi tam olsun”. “Peki” dedi adam, akvaryuma uzanacakken “ben seçebilir miyim” dedim, akvaryuma doğru bakacak, ilk gördüğümü alacaktım, bi nevi kurayı şansa çektirecektim. Fıldır fıldır yüzen bi tip gözüme çarptı ilk, evet işte o’ydu, daldırdım elimi akvaryuma, avucumun içinde kabuk olup kaldı zaten. Oyuncak gibi bir şey, ne ağzı burnu görünüyor, ne kolu bacağı, sadece yeşil bir kabuk. Diğerleriyle göz göze gelmeden akvaryumun başından ayrıldım. Petshopçu bir ölüm fanusu getirmiş, içine pembe küçük taşlar doldurmuştu, eğer istersem yeşil taşlardan da vardı, bir de yeşil yemlerden tutuşturdu elime, bir tane de vitamin, işte bu kadardı. Kabukçuğu kaba yerleştirdi, yağmur yağıyordu, kabı da bir torbaya yerleştirecekti. Haftada bir kıyma vermeliymişim, günde 2 yem yetermiş, kaloriferin yanına da koyarsam ondan mutlusu olmazmış. Bir yandan anlatıyor bir yandan kabı torbaya sığdırmaya çalışıyordu. En sonunda kap torbanın içinde devrildi, küçük pembe taşların arasından minicik kaplumbağayı zar zor bulduk, her yerine pembe taşlar yapışmıştı. “Ben bunu yanıma alıyım” dedim, bir elimde torba diğer elim cebimde, cebimdeki elimin içinde korkmuş, ürkmüş, sarsılmış bir kabuk, geldik eve.
Kapıyı açar açmaz arkadaşıma avcumu açıp kaplumbağayı gösterdim, “Canlı mı bu” dedi, “yoksa oyuncak mı?”. Çok küçüktü, o kadar küçüktü ki demek ki avcumun içine tam sığıyordu, parmaklarımı bile tamamen kapatabiliyordum.
Pembe taşların üstünü örtecek kadar su doldurduk kaba, kaloriferin yanına koyduk, iki tane de yem attık, yemedi, şişti yemler suyun içinde. Hiç kıpırdamıyor, kabuğundan dışarı çıkmıyordu. “Dur” dedim, “ben şunun bakımını internetten bi araştırıyım”. Sonrası malum, hepsievcil, o gece tonlarca yazı okudum, bir sürü liste çıkardım, ertesi gün acilen akvaryum, filtre, ısıtıcı, bin tane şey alacaktım. Sabah onu aynı pozisyonda bulduk, yemin ederim öldü sandım, hiç ama hiç kıpırdamıyordu, hafifçe ittirince suyun içinde yaprak gibi sallanıyordu o kadar.
Malzemeleri aldım, suyu doldurduk, ısıttık, bir de konu açtım foruma “yeni kapluşum için yardım ve binlerce soru” diye, daha bir filtreyi yakından görmüşlüğüm bile yoktu. Frozen bin tane sorumu binici kez sıkılmadan yanıtladı, zamanla alışır yazmıştı. Pek ihtimal vermemiştim, akvaryumun içinde zar zor görünüyordu, plastik bir ağacın altına tünemiş, hiç çıkmıyordu, alışır mıydı ki gerçekten.
Önce yemek verirken yaklaşmalar başladı, yem elimdeyken suyun içine elimi sokuyordum, pıt pıt gelip elime oturup yemeye alıştı, ama hala ürkek ve çekingendi. Kuru bölgeye haftalarca çıkmadı, sadece salona aniden girince bir “flop” sesi, gizli gizli mi çıkıyor napıyor belli değil. İlk kuru bölgeye çıktığında olaya şahit olan arkadaşım mesajla haberi bana uçurdu “Kaplumbağamız taşa çıktı :)”. Ama o kadar kolay değildi, binbir nazla taşa çıkıyor, 5 metre uzaktan biri bacak bacak üstüne atsa bile alttan elektrik şoku yemiş gibi suya koşuyor, kafayı gözü yara yara suyun içinde saklanacak bir yerler arıyordu. Taşa çıktıysa biz de kıpırdamaz olmuştuk, yerimizden kalkmak yasaktı, susayan olursa evde mesela, hayvancık taştan inene kadar susuzluktan kavrulabilirdi :)
Şimdi sekiz aydan fazla oldu, minik Melek bizimle beraber. Bu sürede bir sürü şey oldu; yazın bir arkadaşımda kaldığında akvaryumu patladı, akvaryumu değişti, canlı bitki denemelerimi telef ederek sonlandırdı, kız sanırken, erkek olduğu ortaya çıktı, kabuk değiştirdi, güneşlenmek istemedi, kocaman oldu, birkaç kez parmağımdan küçük parçalar kopardı….. Sabahları su şapırdatma sesiyle uyandırır bizi, akvaryumunun yakınındaki masada ders çalışan, yemek yiyen olursa hiç şaşmaz, çıkar kuru bölgeye koca ayaklarını aça aça uyur, insanı kıskandırır. Akvaryumun yakınından geçenleri yem verirler umuduyla hızla takip eder, türlü şirinliklerle bi parça karides koparmaya çalışır :) Elimizi suya soktuğumuzda koşa koşa gelir avcumuzun ortasına yerleşir sal gibi gezdiririz biz de onu suda, sakince oturur, elleriyle parmaklarımızı tutar, ayaklar yaprak gibi suda sallanır, bazen de çenesini avcumuza dayayıp kapar gözlerini, tam ısırmalık olur, o gitmek isteyene kadar mecbur ayaklarımız kopar ama yine de bırakamayız. Tabi sadece şirinlikten ibaret değil her şey, Melek Bey’in kabuk boyu 10.5 cm, kilosu 200 gram, kakaları kocaman olmuş durumda :) Bir de yeşilliğe başladığımızdan beri akvaryumun temizliği daha bir beter, sürekli bi elimizde dip süpürgesi yakaladığımız anda kakaları topluyoruz, bir elimizde tül kepçe suyun üstünde yüzen derileri, bitki artıklarını kovalıyoruz. Tabi bu küçük temizlikler sırasında o da boş durmuyor, kepçeyi kovalıyor, dip süpürgesinde pisliklerin toplandığı keseyi ısırmaya çalışıyor, elime tırmanıp yemek var mı bakışları fırlatıyor, resmen tepemizden inmiyor :) Çok masraflı, bakımı çok ince detaylarla dolu olduğu doğru, inanın bin tane normal/sanal petshop gezmişimdir şimdiye kadar, bir sürü forum, bir sürü yazı okudum, hala okumaya çalışıyorum, ev Frozen’ın deyişiyle nalbura döndü, hortumlar, leğenler, çifter çifter ısıtıcılar, filtreler, kayalar, taşlar, kütükler, ampuller… Ama en başta istediğim gerçekleşti o benim hayatımı değiştiren minik kahramanım oldu. Ben onun için bi kahraman mı, yoksa bi gardiyan mıyım bilemiyorum tabi, onun ve diğer minik kaplumbağa kardeşlerinin dünyanın bir ucundan, yeşil, sıcak iklimlerden, akvaryumlara tıkılmalarına katkıda bulunduğum için vicdan azabı çekiyorum en çok.. Pıırrrr, kuru bölgeden suya daldı tam şu an kerata :)
(not: yazıyı word’e döken “daktilo kutay”a teşekkürler :)
Katılıyorum sayın Frozen.Şok oldum...Huleyn , sanki yanınızdan hiç ayırmayacakmışsınız gibi gelmişti...Onu bırakanlardan olmazsınız sanmıştım.İnanamadım 2 kere okudum yazınızı... 2 kaplumbağanın daha yaşamı sönecek.2 ışık daha parlaklığını yitirecek...Bahtları açık olsun.:( Huleyn sadece o 2`linin yaşamını kurtarmış...Kendi gidip almamış.Tek tesellimiz bu...Ama onları yarı yolda bırakmamak gerek.:(Offf.
Benim kaplumbağa hikayem ise bu site sayesinde başladı fakat bilgisayarımdaki bi sorun yüzünden 1 yıla yakın süredir siteye üye olamıyordum. Frozen ve Pınar112 sayesinde öğrendiklerimle evimde ilk başta minik bi akvaryumla başladım. 6 ay geçtikten sonra ise evimde 3 adet akvaryumum bulunmakta :)) Bugünden itibaren hem herkesin tecrübesinden yararlanmak az da olsa tecrübelerimi paylaşmak istiyorum... Evimdeki macera bu sitedeki hikayelerle başladı ve aldığım 2 küçük kaplumbaga ile bu yola çıktım. Tabiki bu siteyi takip ettiğim için bu işe ölüm fanusuyla başlamadım. 20 litrelik bi akvaryumla bu yola çıktım. Isıtıcısız ve motorsuz ancak 1 hafta dayanabildim. Daha sonra eksikliklerimi tamamladım. 1 yıl içinde kaplumbağalarım sık sık hasta oldu fakat öğrendiklerimle bunları çözmüş oldum. Gün geldiğinde yavaş yavaş hasta kaplumbağaları toplayıp iyileştirmeye başladım şu anda evimde 6 adet kaplumbağam var. Bunların 3ü henüz 2-3 aylık. Biri 6 aylık. Ve en favorilerim obama ve ursula 4 yaşlarında 120 litrelik akvaryumlarında mutlu mesut yaşıyolar. Eğer sitede kalıcı olabilirsem resimlerinide üyelerle paylaşmaktan mutlu olurum...
Sevgili abiskap, Sizden dinleyeceğimiz çok çok şey olmalı, müthiş birşey hasta kaplumbağaları alıp iyileştirmeniz, 20 litreden 3 akvaryuma demek, sadece resimlerini değil ayrı ayrı hikayelerini de paylaşın lütfen, işte tam anlamıyla şanslı kaplumbağalar bunlar. Çok memnun oldum tanıştığıma, hoşgeldiniz :)
Çok şanslı bıdıklar bunlar.Ne güzel sizin gibi onlarla çok ilgili sahipleri var.Ne güzel bu site sayesinde işe ölüm fanusunda başlamamışsınız.Hepsine uzun ömürler diliyorum.Hikayelerini baştan aşağı dinlemek ve hepsinin ayrı ayrı fotoğraflarını görmeyi çok isteriz. Sonunda üye olabilmişsiniz , çok sevindim.Hikayenizi keyifle okuyacağıma eminim.Keyifli paylaşımlar dilerim.:)